11 Eylül 2012 Salı

Efsane Sarışın

 
1 Haziran 1926’da Los Angeles’ta doğan ve asıl adı Norma Jeane Mortenson olan Monroe, muhteşem güzelliği, hayatı ve eserleri ile adından hep söz ettirdi.
 
 
Annesinin şizofreni hastalığından hastaneye kaldırılması üzerine, hayatını yetimhane ve çeşitli bakıcı ailelerin yanında geçirdi. 16 yaşındayken bir komşusunun oğluyla evlendi, 20 yaşında boşandı. Modellik yapmaya başladı. Oyunculuk, şarkıcılık kurslarına gitti. Saçlarını kestirdi ve platin sarısına boyattı.
 
 
Film yapımcılarının da dikkatini çekmeyi başardı. Başarısız bulunan iki filmde oynadı. Binlerce magazin dergisinin kapaklarını süsledi. "Ladies of the Chorus" adındaki kısa filmde, ilk kez şarkı söyleme şansını yakaladı.

 
Şöhretin doruğundayken, bir zamanlar verdiği seksi pozlar ortaya çıktı. Monroe, daha sonra basına çıplak pozlar verdiğini, bunu parasız ve aç kaldığı için yaptığını söyleyerek kariyerini bitirecek olası bir skandaldan kurtulmayı başardı. Bu pozlar, daha sonra Playboy' un ilk sayısında yayınlandı. Bu dönemde uzun zamandır birlikte olduğu beyzbol yıldızı Joe Dimaggio ile evlendi. Kısa bir süre sonra anlaşmazlık nedeniyle boşandı.

 
Los Angeles’tan New York’a gelmesiyle dönemin ünlü yazarlarından Arthur Miller ile tanıştı. Çift daha sonra evlendi ve dönemin en çok konuşulan çifti oldu...

 
1955 yılında "Bus Stop" filmdeki performansıyla Altın Küre’ye aday oldu. 1959 yılında oynadığı "Some Like It Hot" kariyerindeki en başarılı ve en popüler filmi oldu. Filmdeki oyunculuğuyla bir Altın Küre Ödülü kazandı. Ancak filmin perde arkasında yaşanan olaylar da, bu dönemde su yüzüne çıkmaya başladı. Monroe'nun sete sürekli geç gelmesi, repliklerini hatırlayamaması Billy Wilder ile arasında sorunlara yol açtı.

 
Bunların dışında çekimler sırasında hamile olduğunu keşfeden Monroe, filmin tamamlanmasının ardından düşük yaptı. Bu filmden sonra çevirdiği "Let's Make Love" filmi ise kritik ve ticari açıdan başarısız oldu. Yine de film de söylediği "My Heart Belongs to Daddy" şarkısı büyük hit oldu. Ayrıca bu filmdeki rol arkadaşı Yves Montand ile kısa bir yasak ilişki yaşadı.

 
Ne yazık ki, hayal kırıklıklıları ve mutsuzluklarla dolu bir hayat geçiren Marilyn Monroe, 5 Ağustos 1962'de Los Angeles'daki evinin yatak odasında henüz 36 yaşındayken hayata veda etti.

 
Saygıyla anıyorum seni, güzel insan!

Picasso'nun Mavi Dönemi

 
20. yüzyılın en önemli ressamlarından Pablo Picasso (1881-1975), 1901’den 1904’e kadar Barselona’daki ve Paris’teki sanat yaşamında mavi renk ön plana geçer.

 
Barcelona-Paris arasında gidip geldikten sonra Paris’e yerleştiği bu dönemde, ABD ye karşı yapılan savaşın ve Küba’nın düşmesinden sonra kötüleşen ekonomi ile ülkede yoksulluk dönemi başlar. Doğal olarak sanatçının yaşam koşulları iyi da değildir. Maddi yönden sıkıntı içindedir.

 
Çok sevdiği arkadaşı Casagemas’ın intiharından da fazlasıyla etkilenir. Arkadaşının ardından duyduğu üzüntü onu mavi rengi kullanmaya iter. Birkaç gün arayla Casagemas’ın ölü ve solgun yüzünü resmeder. Goethe’ ye göre mavi; Hristiyan sanatında Tanrısal olanı sembolize eder. Dünyevi olmayanı, aynı zamanda melankolik ruh halini de simgeler. Sanatçının maviye olan tutkusu melankoli ve hüznü çağrıştırmanın ötesinde, erotizmi anlatmasında da yardımcı olur.


Mavi renk psikolojik olarak sonsuzluk, iyileştirme ve sinir sistemi tedavilerinde algıyı güçlendirmeyi sağlar. Aslında gökyüzünün rengi olan mavi çocukluğundan itibaren Picasso’nun en sevdiği renktir.


Tek renklilik üzerine giden sanatçının eserlerinde derinlik yataylaşır, bedenleri ve elleri uzamış ve kemikleri çıkmış vaziyette resmedilmiştir. Solgun ve elmacık kemikleri belirgin yüzler dikkati çeker. Savaşında etkisinde kalarak yoksullukla ve hastalık temasıyla oluşturduğu figürleri o kadar zayıftır ki cinsiyetler bile belli değildir.
 

Resimlerinin konusu olan yoksullar, dilenciler, yaşlılar, çocuklar, çaresiz insanlar, fahişeler, dilenciler ve körler acı, umutsuzluk ve üzüntü içinde tasvir edilmiştir. Sonraki eserlerinde ise aşı boyası ve kırmızı kullanarak oluşturduğu desenleri pembe döneminin habercisidir.
 

Yerçekimine Karşı Gelen Fotoğraflar

 
 Enzo Dinolfo 1987 yılında Arjantin doğumlu. La Plata, fotoğraf bölümünden mezun olan Dinolfo, halen aynı okulda görsel iletişim tasarım bölümünde okuyor.
 
 
 
Fotoğraflarında sıra dışı kareler yakalayan Dinolfo, görsellerdeki kontrastları oldukça etkileyici. Konsept olarak; güzellik ve seks üzerine yoğunlaşan Dinolfo her fotoğrafçı da rastlayamadığımız kareleri yakalıyor.
 
 
Onun görüntüleri erotik dramlarla dolu fakat, dikkatlice bakarsanız güzel kareler içinde duyurmak istediği sessizliği dinleyebilirsiniz.

 
 


7 Eylül 2012 Cuma

Minik bir Selam


Eğlenceli, gamsız, bir o kadar programlı ve çalışma aşkı ile dolu hayatımda yer alan en çok şey sanat olacak.. 'Sanatsız kalan bir toplumun, hayat damarlarından biri kopmuştur.' demiş ATAmız.. Kopmasın derim ben. Hem ATAma, hem de SANATa sahip çıkarım..